Hukukun genel ilkeleri: ne oldukları ve ne oldukları (örneklerle)

Hukukun genel ilkeleri nelerdir?

Hukukun genel ilkeleri, hukuk normlarının işleyişi hakkında bilgi veren bir dizi ifadedir. Anayasa veya kanunlarda açıkça yer almasalar da, bir ülkenin hukuk sisteminin bir parçasıdırlar.

Hukukun genel ilkeleri, hukukçu Ulpiano tarafından MS 2. yüzyılda ortaya atılan üç temel fikirden türetilmiştir. tria iuris praecepta, ya da Hukukun üç kuralı. Bu ilkeler şunlardır: dürüst yaşa (dürüstçe yaşayacağım), başkalarına zarar verme (neminem laedere) ve her birine kendi (suum cuique tribuere), anlaşmaların kararlaştırıldığı şekilde yerine getirilmesi anlamına gelir.

Hukukun genel ilkelerinin işlevi, hukuk sisteminin hem onu ​​ayakta tutan değerlerde hem de teknik açıdan nasıl işlediğini anlatmaktır. Yeni standartlar oluşturmak veya mevcut standartların yorumlanması gerektiğinde bir referans çerçevesine sahip olmak için kullanılırlar.

Örneğin, Meksika hukuk sistemi genel hukuk ilkelerinin resmi bir listesini içermez, ancak yasanın söyledikleriyle çelişmedikleri sürece belirli durumlarda kullanılırlar.

Temel ilkelerin her ülkenin ve her branşın (medeni hukuk, ceza hukuku, uluslararası hukuk, iş hukuku vb.) kanunlarına göre değişiklik gösterdiğini vurgulamak önemlidir.

Hukukun genel ilkeleri nelerdir?

Kamu yararı ilkesi (res publica)

Her hukuk eyleminin Devletin veya onun bir bölümünün değil, toplumun iyiliğini düşünmesi gerektiği gerçeğine atıfta bulunan genel bir ilkedir. Bu, kolektif çıkarların bireysel hakların üzerinde olduğu ve kamu haklarının özel hakların üzerinde olduğu anlamına gelir.

Örneğin, bir Devlet, Anayasa'nın bir maddesini değiştirme olasılığını araştırıyorsa, bu değişiklik bir siyasi kesimin değil, yönetilenlerin yararına olmalıdır.

Uygun eylemler ilkesi (venire olmayan kontra factum proprium)

Bu ilke, daha önce sadece kendi yararına yapılmış bir eylemi geri almanın mümkün olmadığını ortaya koymaktadır. Örneğin, bir sözleşme imzalandıktan sonra, hükümler lehte olmadığı için ihlal iddiasında bulunulamaz. Sözleşmeyi imzalarken kişinin sözleşmenin sonuçlarını bildiği varsayılır, bu nedenle şimdi kendi eylemine karşı çıkamaz.

İradenin özerkliği ilkesi

Gerçek veya tüzel kişilerin, şartları her iki tarafça üzerinde anlaşmaya varmak ve hukuka aykırı olmamak kaydıyla, istedikleri kişilerle sözleşme yapma özgürlüğüdür.

Örneğin, bir kişi kiralık bir daire ararken, nerede yaşamak istediğine karar verirken irade özerkliğini kullanır ve kira sözleşmesinin şartlarını (ödeme tutarı, ödeme şekli, kiralama süresi, özel maddeler) kabul eder. , vb.).

İyi niyet ilkesi (iyi niyetli)

Bir soruna dahil olan tarafların dürüst davrandığı varsayımını ifade eder. Medeni hukukta bu, özellikle mülk edinimi durumlarında geçerlidir.

Örneğin, bir kişi bir web sitesinde ahşap bir sandalye satın alır, ancak aldığı şey kahverengiye boyanmış plastik bir sandalyedir. Bu durumda alıcının kendisinden bekleneni alacağını düşünerek bir işlem yaptığı için iyi niyetle hareket ettiği varsayılabilir.

Bunun yerine satıcı, alıcının istediğinin bu olmadığını bilerek kötü niyetli davrandı. Bu davranış, alıcının şikayette bulunması durumunda bir ceza anlamına gelebilir.

Kanun önünde eşitlik ilkesi

Cinsiyet, ırk, milliyet, sosyal durum vb. ayrımı yapılmaksızın tüm insanlara kanun önünde aynı şekilde muamele edilmesi gerektiğini belirleyen bir medeni hukuk ilkesidir. Bu ilke de, insan hakları evrensel bildirgesinde öngörülen eşitlik hakkına dayanmaktadır.

Örneğin, evlilikte kadın erkek eşitliği veya yurttaşların haklarından yararlanma ve yükümlülüklerini yerine getirme eşitliği.

Sebepsiz zenginleşmenin yasaklanması ilkesi

Bir tarafın, böyle bir gerçek için bir gerekçe olmaksızın, diğerinin yoksullaşması pahasına mirasını zenginleştiremeyeceğini veya artıramayacağını belirleyen bir ilkedir.

Örneğin, bir kişi mülk sahiplerine bir dolandırıcılık yaptıktan sonra gasp etmiş, işgal etmiş veya ele geçirmişse ev sahibi olamaz.

Hukuki sorumluluk ilkesi

Medeni hukukta sorumluluk, taraflardan birinin diğerine verilen zararı onarması gerektiğinde başvurulan genel bir ilkedir. İki tip olabilir:

  • sözleşmeli: zararın bir sözleşme veya anlaşmanın ihlalinden kaynaklanması durumunda. Örneğin, ipotek ödemesi yapmamak.
  • sözleşme dışı: Hasarın bir sözleşme kapsamı dışında ortaya çıkması durumunda. Örneğin, arabasıyla bir başkasının üzerinden geçen bir kişi.

İspat yükü ve masumiyet karinesi ilkeleri (yük probandi)

Bu genel ilkeye göre, bir kişi suçu ispatlanmadıysa (ispat yükü) cezalandırılamaz. Bu aynı ilkeden, sanığın suçluluğunu kanıtlama sorumluluğunu yargıya devreden masumiyet karinesi de çıkar.

Suçu ispatlanmadıkça sanık masum sayılır.

Örneğin, bir soygun davasında, kovuşturma veya diğer yaptırım organları gerçekten bir suç olduğunu kanıtlayıncaya kadar sanık masum kabul edilecektir.

Yasallık ilkesi (nullum suçu, nulla poena sinüs praevia lege)

Bu ilke, eylemleri o ülkede yürürlükte olan yasalara göre suç sayılmadıkça, birinin cezalandırılamayacağı anlamına gelir.

Örneğin, bir komşu rahatsız edici bir ses çıkarırsa, komşular bunu bildirebilir, ancak bu davranış suç olarak sınıflandırılmazsa, yetkililer bu konuda hiçbir şey yapamayacaklardır.

tipiklik ilkesi

Ceza hukukunun bu genel ilkesi, bir fiilin suç sayılabilmesi için daha önce kanunlarda tanımlanan tipik veya karakteristik unsurları karşılaması gerektiği anlamına gelir.

Örneğin, bir kişi hırsızlıkla suçlanıyorsa, bunun suç olarak kabul edilebilmesi için tüzel kişilerin o ülkenin hukukunda yer alan tüm özellikleri taşıdığını kanıtlaması gerekir. Tipik unsurlardan herhangi biri eksikse, kişi cezalandırılamaz.

Minimum müdahale ilkesi

Bu genel ilke, ceza hukukunun yalnızca diğer durumlar zaten tüketildiğinde son çare olarak kullanılması gerektiğini ortaya koymaktadır.

Örneğin, komşular arasında bir sorun varsa, yetkili makamlara şikayette bulunmadan önce sulh ceza hâkimine veya başka türden bir suç teşkil etmeyen kuruluşa başvurun.

hareket ilkesi

Bu genel ilke, bir kişinin ne olduğu için değil, yalnızca ne yaptığı (eylemleri) nedeniyle cezalandırılabileceği anlamına gelir. Yasalar, davranış biçimini ya da kişiliği değil, davranışı emretmek ya da onaylamak için yapılır.

Örneğin, saldırgan bir kişi birine vurursa, davranış biçimine göre değil, işlediği suça göre cezalandırılır.

Hukuki iyilik ilkesi

Bu ilke, yasal bir varlığı yaralamadıkça veya tehlikeye atmadıkça davranışın cezalandırılamayacağını belirler. Hukuki varlık, özel mülkiyet, yaşam, sağlık veya eğitim hakkı gibi yasalarla korunan maddi veya maddi olmayan bir varlıktır.

Örneğin, arazinin işgali, etkilenen kişinin özel mülkiyeti olan yasal bir varlığı tehlikeye sokar. Hamile bir kadının sağlığa erişimi engellenirse, yasal varlık olarak kabul edilen kendi hayatını ve bebeğinin hayatını tehlikeye atmış olur.

Kuvvetler ayrılığı ilkesi

Kamu gücünün kendisini belirli işlevler ve sınırlamalarla yetkilere bölme zorunluluğunu ifade eden idare hukukuna uygulanan genel bir ilkedir. Bu, Devlet tarafından yetki kullanımında dengeyi garanti eder.

Örneğin, birçok demokratik devlette, güç yasama (yasaları onaylayan veya yürürlükten kaldıran); yürütme (yasaları yürütür) ve yargı (uyum sağlar).

ahlak ilkesi

Bu genel ilke, hukuk dünyasının kaçınılamaz bir ahlaki çerçeve tarafından yönetilmesi gerektiğini ortaya koyar. Bu ilkenin ifadesi, hem hukuk sisteminin işleyişini hem de yetkililerin davranışlarını düzenleyen bir dizi normun oluşturulmasını gerektirir.

Ahlak ilkesine bir örnek, avukatların görev, hak ve işlevlerini belirlemek için oluşturulan mesleki davranış kurallarıdır.

Ayrıca bakınız:

  • anayasal ilkeler
  • Roma Hukuku
  • Ceza Hukuku
  • Sivil yasa
  • Yasal
  • Hukuk kaynakları

Arkadaşlarınızla sayfasını paylaşan sitenin gelişimine yardımcı olacak

wave wave wave wave wave